2015 yılında kültür-sanat dünyasında yaşananlara bakınca çok sayıda engelleme, yasaklama, sansür, baskı, hedef gösterme ve dava haberi çıkıyor karşımıza. Siyasetin kutuplaştırıcı diline sahip çıkanlarla, bu dille hesaplaşmaya girenlerin arasındaki makas açığı giderek büyüyor. Başkaldıran sanat, adalet duygusuyla atıyor adımlarını, sadece gündelik siyasetle değil kendi varoluşuyla da hesaplaşıyor. En azından bunu yapmaya cesaret ediyor. Gezi sürecinde vatandaşlığın yeni tanımını yapma çabasını gösterenler, bu cesareti ödüllendiriyor. Kısacası, bütün olumsuzluklara, yasaklamalara, engellemelere karşı sanat ve başkaldıran sanatçı güçleniyor. Kutuplaştırıcı siyasetin öfkelenmesinin ve -kendi tanımıyla- ‘muhalif sanatçıyı’ sürekli olarak hedef göstermesinin bir nedeni de bu.
Ne kadar hedef gösterseler de, ne kadar susturmaya çalışsalar da hesaplaşmaktan korkmayan sanatı susturamayacaklarını biliyorlar. Sanat, sıfır noktasından hareketlendi bile. Ayrıştırıcı, gücünü şiddetten alan, ötekileştiren dilin en büyük korkusu da bu: Sanatın özgür dilini susturamamak.
Egemenlerin canını sıkan gerçeği bir kez daha tekrar edelim: Sanat susmayacak.
EmoticonEmoticon