Sergi: Aramızdaki Mekan / Exhibition: A Space Between





































































































































































































Kayıp Oda / Giriş

Gene hastalandın. Bu seferki ciddi. Ruhla bedenin uyuşmaması! Tüm geçmişinin nesneleri şimdi bu odada, tıpkı dünkü gibi, tıpkı ondan önceki gibi.. Bu seferki sanki bir göz seyirmesi gibi, duruştaki yamukluk, bakıştaki kayma…Aynada kendine baktığında görüntüyü netleştirememek gibi. Şimdi odanın zemininde tam merkezdeki delik gitgide büyüyor, genişliyor. Sandalye, masadaki radyo ve diğerleri artık bu karadeliğe direnç gösteremiyor! Biedenbire olmasa da hepsi yavaş yavaş ayrışıyorlar. Fotoğraf çerçevesi, gazete küpürleri, çizgiler ve özellikle yazılar…Çoğalıyorlar… Başını çevirdiğinde istemdışı tam merkeze yerleştiğini fark ediyorsun. Ayaktasın. Bilincini açık tutmalı ve delirmemelisin. Sadece aklından çıkartamadığın tek bir soru var: “Son aldığım nefesi neden geri üfleyemiyorum?” Rahatlamalısın. Ne de olsa tüm biriktirdiklerin; yalnızca odadakiler değil, tüm şehir seninle birlikte gelecek… Çatıyı hatırla! Rezonansa ve sese direnç gösterdiğin gibi bu düşüşe de direnç göstereceksin. Zaten başka seçeneğin de yok! Zehrin yayıldığını hissedebiliyorsun, bu şehir artık bildiğin yer değil! …delik büyüyor, ama zamanlama berbat değil mi? Tam artık her şey yolunda derken, tam o lanet ses kesildi derken… Bu eğer bir son ise, böyle mi olmalıydı gerçekten? …ve düşüş başlıyor… Görüntü netliğini tamamen kaybediyor… Tüm mekan sıkışmaya başladı; nesneleri, askerleri ve tüm ses bantlarını yutuyor! Ama merak etme, söylediğim gibi; asla yalnız kalmayacaksın ya da ilk kez yalnız… Çocukken o ağaca fırlattığın ok artık düşebilir. Geri geldiğinde bir atış şansın daha olacak. Söz veriyorum, o şansı sana bizzat ben vereceğim!

Lost Room / Introduction

You got sick again. It’s serious this time. Disharmony between the soul and the body! All the objects of your past are now here in this room, same as yesterday, same as the day before. This one is like an eye twitch, a twisted posture, a deflected glance. Like being not able to focalise the image when you look at yourself in the mirror. Now the hole in the middle of the floor expands, enlarges. The chair, the radio on the table and other things can not stand against that black hole! Not on a sudden, but all of them decompose slowly. The photoframe, newspaper prints, drawings and especially writings... they do accrue... You realize that you are reflexlively moved to the center when you turn your head around. You remain standing. You should keep your mind open and away from insanity. There is only one question which you can put out of your head: “Why can’t i blow out the last breath i’ve taken?” You should relax. Nevertheless, not only what you have stored in the room, but also whole city will come with you... Make ready the roof! You’re going to resist the fall just as you’ve resisted the resonance and the noise. Besides, you doesn’t have any other choice. You sense the poison spreads, the city is not the place you’ve been knowing for long! ...The hole expands, also the timing is awful, isn’t it? Just when you tell yourself that everything’s alright, that the noise quited down... Should it happen that way if this was an end?... and the fall begins... the sight loses its features. The place’s begun to jam; it swallows all the obkects, soldiers and recording tapes! But don’t wonder; as i said, you’ll never be alone or at least for the first time... the stick you threw against that tree as if it was a lance may fall now. When you’re back again, you will have one more chance to throw. I promise that i myself will give it to you!

Kayıp Oda: Bölüm 1 / Lost Room: Chapter 1





























































































































































Bölüm 3 / Kayıp Oda _ 1

Fade in.. Kamera daireler çizerek düşen Adam’ı takip eder.. / İşte meleklerle arandaki tek benzerlik; eylem olarak düşmek… Tadını çıkar ve an’a konsantre ol.. / Kamera Adam’ın gözbebeğine zoom yapar.. Düşmek, tekrar düşmek ve tekrar düşmek…daha iyi düşmek.. Fakat nesneler nerede, az önce sana eşlik eden ve tüm geçmişine dair parçaları oluşturan o tekinsiz nesneler? / Kamera yukarıdan karanlığın içinde bir nokta gibi görünen ve giderek uzaklaşan bir silüet olarak düşen Adam’ı gösterir / Karadelik yutmuş olmalı onları, başka açıklaması olamaz. Sen de bir hiçliğin içindesin şu an, yolunu kaybettin. Belki bilincin yerinde olabilir, ama bu bir akıl tutulması, sen sen değilsin artık.. Ruhun da de bu düşüşün hizmetinde, tıpkı nesneler gibi anıların da seni terk ediyor. Geriye sadece hatırladığın fotoğrafların çoğalmış, karışmış, deforme olmuş, çarpık görüntüleri kalacak. / Kamera hızlı bir şekilde arkaarkaya görüntüleri (desenleri) gösterir, görüntünün öndeki katmanı şeffaftır ve çizgilerin arasından arkadaki katmandaki düşen figürü belirsiz bir silüet halinde görmekteyiz. / Rezonans ve çekim sona erer. Düşüş biter. Fade out.
Fade in. Ekranda sadece yeşil renk görünmektedir. Yavaş yavaş uzaktan kuş sesleri ve geride rüzgar sesi duyulur. Görüntü netlik kazanır ve yeşilin içinde çizgiler belirir, çimen görünür. Adam başını yerden kaldırır. Adam’ın gözünden çimenlerle kaplı alanı görürüz. Yavaşça ayağa kalkar ve doğrulur. / Bunca yorgunluk ve gürültünün sonlandığını hissediyorsun. Fakat neler olup bittiği konusunda en küçük bir fikrin var mı? / Kamera Adam’ın etrafında dönmeye başlar, voiceover olarak anlatıcıyı duyarız, yeniden. / Az önce ne olduğuna, neden burada olduğuna dair hiçbir iz var mı zihninde? Ya da kim olduğuna dair desek?.. Korkma! Derin bir nefes al.. Hatırlamaya çalış.. Buraya sağıltım için gönderildin. Yeni bir başlangıç için. Söylediğim gibi; bu bir akıl tutulması.. Hatırlayabilirsen, ama şu an, burada, o zaman yakalayabildiklerin sende kalacak. Haydi.. Zorla kendini… / Adam’ın tüm vücudu kasılmaktadır ve görüntüde gözlerinden süzülen yaşlar görünür. / Netliği bir kenara bırak! Unutma; hatırladıklarının tınısı ve uzun zaman geçse de damağında bıraktığı o tad önemli sadece.. Hatırlaman gereken, sadece bunlar; beraberinde götürdüklerin.. Gerisini terk et. Anlamı terk et. Aileni terk et. Hafızanı terk et! … Adam tüm gücüyle bağırır. / Kamera yukarıdan aşağıya doğru, Adam’ı kadrajın tam merkezinde gösterir. Adam dizlerinin üzerine çöker. Adam’ın yüzündeki gerginliğin sona erdiğini görürüz. Kamera Adam’ın yavaşça açılan/gevşeyen yumruğunu gösterir. Fade out.
Geriye ne kaldı? Bulanık ve karışmış imajlar.. Geçmişin imajları, ipuçları.. Artık sakinleş.. Acın sona erdi. Tümünü terk ettin. Geride bıraktığın hiçbir şey artık seni takip edemez. Bundan sonrası mı ne olacak? Bu sana kalmış.. Kaderini kendin çizeceksin. Nesnelerini yeniden toplayacaksın.. Yeniden biriktireceksin.. Pişman olma. Hatırlayamadıkların için pişmanlık duyma. Özleme. Sadece bu kez dikkatli ol, bu son şansın. Sana söz verdiğim gibi; git ve yeni bir sopayı fırlat, mızrak gibi… ve bu kez delip geçsin ağacın o koca gövdesini!
Ufukta bir duman var.. Bir yerlerde bir ocakta bir aş pişiyor.. Oraya git.. Bu sadece bir başlangıç. / Kamera Adam’ı arkadan gösterir; Adam yavaş adımlarla dumanın göründüğü yöne doğru ilerler.. Günbatımında yavaşça gözden kaybolur. Fade out.

Chapter 3 / Lost Room_1

Fade in… Camera follows the Man who are falling in circles.. / This’s the only similarity between you and the angels; falling as an attitude.. Just savor and concentrate at the moment.. / Camera is zooming to pupil of the Man’s eye. Fall, fall again and again.. Fall better.. But where are the objects which are uncanny pieces of your past? / Camera shows the man which is falling as silhouette that getting far and seems as a point in the dark. / They are swallowed by the blackhole, there is no other explanation. You are in the nihility at this moment too, you lost your way. Maybe you’re conscious, but it’s a mind eclipse (akıl tutulması), you are not yourself anymore.. Your soul is attending to like the objects and your memories. There’ll left behind only multiplicated, confused and distorted images of the photographs that you remember. / Camera shows the images (drawings) sequentially. The first layer of the screen is transparent and it shows the Man as a silhouette behind the lines. Resonance is over. Falling is over. Fade out.
Fade in. There is only green color on the screen. Birds sound from far away and in the background there is wind. it gets sharpness it appears lines and than the grass in the green space. The Man removes his head. / We see the space grass-covered space in his eyes. He stands up slowly rises. / All the tiredness and noises that you feel are over. But have you any idea what’s happened? / Camera starts to turn around the Man, we hear again the storyteller as voiceover. Is there any trace in your mind about what’s just happened or actually who you are? Don't be afraid! Take a deep breath.. Try to remember.. You are not sent to be cured here. You are sent for a new start. I said it before; that’s just a mind eclipse.. If you can remember, just now and here, these’ll be all yours which you can catch. Go on.. Compel yourself.. / Whole body of the Man strains and camera shows the tears on his face. / Set aside the clarity! Remember.. Only important thing is the taste and the timbres of memories. You should remember only what you take with you. Leave the rest. Leave the meaning. Leave your family. Leave your memory! / The Man screams at the top of his voice. Camera shows the Man from above in the middle of the frame. The Man kneels. We see that the tension of his face is gone. Camera shows slowly his opening fist. Fade out.
What’s left behind? ..only blured and confused images… Tha images of past, traces of past.. Relax.. Your pain is over. You left them all. Nothing can follow you that you left before. What will gonna happen now? It belong to you. You will fulfill your destiny. You’ll pick new objects. You’ll collect them again. Don’t regret. Don’t regret for anything that you can’t remember. Don’t miss. Just be carefull this time, this’s your last chance. As I promised you, go and throw a new stick, like a spear… Let it pierce the tremendous body of the tree this time!
There is a smoke on the horizon. In a furnace somewhere something is being cooked.. Go there…This’s only the beginning. / Camera shows the Man from behind; the Man moves along slowly to the direction where the smoke is coming.. He disappears slowly at sunset. Fade out.

fanzin sergisi: annem bile bir kitap yapabilir / a zine exhibition: even my mum can make a book






Rezonans / The Resonance

























Rezonans
4’15’’
2010

“Geride bıraktığı hayatı ve Kayıp Oda’yla birlikte sırra kadem basan tüm geçmişi artık çok uzaklarda… Her ne kadar öfkesini tek bir kişiye odaklamış olsa da, karşısında intikam alması gereken koca bir şehir var; doğup büyüdüğü, ‘ev’ dediği yer ve bir bayrak… ADAM, kaderini yazmak üzere şehrin tepesindeki yerini almış durumda. Sabahın ilk ışıklarıyla başlayan bu bekleyiş, şehri aniden saran sesle geri dönüşü olmayan bir ritüele dönüşüyor. Ses tüm evlerin duvarlarına, çatılarına, antenlerine çarpıyor. Tüm şehir bu rezonansa direnç gösteriyor. Yakında hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.”
“Rezonans”, “Kayıp Oda” isimli projenin bir parçasıdır.

The Resonance
4’15’’
2010

“The life that he left behind and his past that vanished into thin air together with the Lost Room are now so far, far away… Even though his anger is focused on one person, there is a whole city he needs to take revenge from; a terrain he’s grown up in and called ‘home’ and a flag… The MAN takes his position on the top of the city to fulfill his destiny. The waiting that started with the first light of the day suddenly transforms into an irreversible ritual with a call that suddenly surrounds the city. The calling hits all the walls, roofs and antennas of the houses. The whole city resists the resonance and prepares for a change. Soon nothing will be the same again.”
“Resonance” is a part of the project titled “Lost Room.”
































Sergi: Kamunun İki Gölgesi: Ekran ve Uzam


















VİDEOİST TÜTÜN DEPOSUNDA !

Videoist - Depo İşbirliği ile …
Kamunun İki Gölgesi: Ekran ve Uzam

“Kamunun kitlesel kurulumu kendinden organize olan video sanatçısının melez ve bir o kadar da özgün sanatında önem kazanır. Sürdürülebilir üretim olarak tüketimin yerini karşı kamusallıkların ölçüldüğü ekran yada gösterim alanları alır. Bir kamusal alan ölçüm kılavuzu olan video sanatı ve bir insiyatifi ortaya koyan video sanatçısı malum mirasın varisi ve karşı kültür’ün mahdumu konumuna yerleşir.” Videoist

9-13 Haziran 2010 da Tophane’de Tütün Deposunda İstanbul Merkezli Gezici Video Sanatı İnsiyatifi Videoist’in gösterimleri Kamunun İki Gölgesi:Ekran ve Uzam başlığı ile gerçekleşecek. Videoist sanatçıların kamusal alanda üretilmiş yada kamusal alanı konu alan videolarına yer verecek.

Gösterime katılan sanatçılar:Ahmet Albayrak, Yeni Anıt, Volkan Arslan, Başak Kaptan, Gülsün Karamustafa, Evrim Kavcar, Ali İbrahim Öcal, Suat Öğüt, Hülya Özdemir, Ferhat Özgür, Parça Tesirli, Nancy Atakan, Zeynep Erpolat, Necmettin Tarkan, Özlem Uzun, Cağrı Saray, Fikret Atay, Flo Kasearu

9 Haziran 2010 Çarşamba günü da saat 18:00 de yapılacak açılışın ardından saat 19:00 da yapılacak gösterimle başlayacak olan etkinlik 10-11-13 Haziran 2010 tarihlerinde saat: 12:00 ,15:00,18:00 de tekrarlar halinde gösterilecek.
12 Haziran 2010 tarihinde saat:12:00’de gösterim yapılacaktır.

Ayrıca gösterimlere paralel olarak sunum ve konuşmalar gerçekleşecek.
10 Haziran 2010 Cuma günü saat:17:00 da Nancy Atakan, “İnsiyatifler hakkında”,
12 Haziran 2010 Cumartesi günü saat:14.00 da Fırat Arapoğlu “Video’nun Radikal Dili”, saat:16.00’ da Atıl Kunst , “Evden ve Sokaktan, Ne Evden Ne Sokaktan'” ,
13 Haziran 2010 Pazar saat:14:00 de Barış Acar, “Kamusal Alan"da Rastladım Sana:
"Kamu" ve "Alan" Terimlerinin Dekonstrüksiyonu Aracılığıyla "Kamusal Alan"a Ulaşma Denemesi.

Etkinlik Adresi: Lüleci Hendek Caddesi Koltukçular Çıkmazı No.1 Tophane, İstanbul

Kamunun İki Gölgesi: Ekran ve Uzam

“Otoyol mühendisi ile televizyon yönetmeni “dirençten kurtuluş” denebilecek bir şey yaratırlar, Mühendis engelsiz, çaba yada dikkat göstermeden hareket edilecek yollar tasarlar, yönetmen insanların pek fazla rahatsız olmaksızın herhangi bir şeye bakmalarını sağlamanın yollarını araştırır…Mesela planlamacılar otoyolların yerini belirlerken , trafiğin akışını çoğunlukla bir yerleşim bir iş bölgesinden tecrit edecek şekilde yönlendirir. Yada zengin ve yoksul kesimleri veya farklı etnik bölgeleri ayıracak şekilde yerleşim alanlarının içinden geçirirler.”

Çağdaş metropollerdeki bu izolasyon olgusu toplumu farklı gruplara bölerken, insan bedeninin parçalı bir işlevsel makine olarak algılanmasını, toplumsal sınıflar arasında dokunulmayı, iletişimi azaltan rasyonel mimari ve şehirciliği, reklam ve kitlesel medyanın etkileri ile değerler sistemi olarak fiyat listelerini, insanların kültürel çeşitliliğine basınç uygulayan bir varoluşu ve bütün bu durumları aşmayı zorunlu kılan bir kendini ifade etme ihtiyacını da beraberinde getiriyor.

Şehrin silüetinde beliren ifade alanı olgusu sayesinde estetik ve politik direniş, hegemonik kamusallıkların yerini demokratik karşı kamusallıkların oluşturduğu köklere bırakır. Bu kökler iletişimin ve direnişin aracısız bir mekanda meta fetişizminden uzak olarak gerçekleşme umudunun olabileceğini taşır. İletişimin maddesi olarak kitle iletişim araçları da uzam’ın tanımı olan “Bir nesnenin uzayda kapladığı yer” yada Descartes’in deyişi ile “res extensa” ya dahil olarak gerçeğin sanal bir kurgusu konumunda kamusallığa eklemlenir.

Bu bağlamda halen en etkili kitle iletişim araçlarından olan tv’den bahsedecek olursak:
“Televizyonla birlikte bilgiye ulaşma kolaylığı, propaganda gibi alanlarda televizyonun başarısı toplum bilimcilerin bu alanı yeniden ele almasına, irdelemesine neden oldu. Sonuç: Televizyon iki yönlü etki yaratmaktaydı: Birincisi, televizyon yeni bir kamusal alandı ve bu da ekranın önünde olan çoğunluğu ilgilendirmekteydi.” (Bozkurt 2005 :78)

Diğer bir taraftan kitleleri yönlendirme aracı olan televizyon, reklamlar, haberler ve yayın akışı sisteminin oluşturduğu altmetnin zihinlerde yarattığı bombardımanla çalışırken , bir makine olarak rıza veya talep üretiyordu. Bir çeşit tüketici profili sipariş eden sermaye, tv’nin yarattığı manipülasyonla hem bize ulaşan ve gerçek olarak algıladığımız haberleri filtreliyor hemde tüketim kültürünü besliyordu. Tüketim kültürü ise yarattığı meta fetişizmi ile bireyleri hedef değerlere yönlenmiş obsesif komplisif kişiliklere çeviriyordu.

Bu durum, bizim tarih olgusundan uzaklaşmamıza ve hatırlama mekanizmamızın zayıflamasına sebep olur. Zamanın ve mekanın parçalanarak sürekli şimdiye bölünmesi anlamına gelen geçici süreksizlik durumu bizi gündelik yaşamlarımızı ve yargılarımızı oluşturan tarih olgusundan kopuklaştırma mekanizması ile baş başa bırakır. Bu yüzden üst üste yığılmış ve birbiri ile izole olmuş gerçekliklerimizi demokratize olmuş , katmanları açılmış ve yeniden bağıntılanabilir biçime dönüştürmek önem kazanır. Yaratılan videotextler aracılığı ile kamusallığın sağladığı kavisler, karşı stratejilerin oluşturduğu katlanmalar ve izole olmuş bilginin diğer bilgiyle olan temasını sağlayabilir. Video sanatı bu noktada kendi eleştirel ve demokratik karşı medya tavrı ile beliren teknolojik araç olarak sokaktaki bir bildirinin izleyici ile dolaysız kurduğu ilişkiye benzer metasız bir iletişim kurar.

Kamunun kitlesel kurulumu kendinden organize olan video sanatçısının melez ve bir o kadar da özgün sanatında önem kazanır. Sürdürülebilir üretim olarak tüketimin yerini karşı kamusallıkların ölçüldüğü ekran yada gösterim alanları alır. Bir kamusal alan ölçüm kılavuzu olan video sanatı ve bir insiyatifi ortaya koyan video sanatçısı malum mirasın varisi ve karşı kültür’ün mahdumu konumuna yerleşir.

… benim için melezliğin önemi iki orijinal andan üçüncünün doğması değildir. Benim için melezlik öteki pozisyonların doğmasına imkan veren “üçüncü uzam” demektir.( Homi K. Bhabha “The Third Space. İnterwiev with Homi Bhabha” Jonathan Rutherford(der), İdentity, Community, Culture Difference içinde Londra, Lawrence& Wishart ,1990 s,211.)

Ferhat Satıcı,2010


Sergi Metni: Kamusal Alan: Ekran, Kadraj ve Dekadraj

Sergi Metni: Kamusal Alan: Ekran, Kadraj ve Dekadraj

Habermas’ın özel mülkiyet, devlet ve kamu ayrışmasının sorgulandığı, modernizmin yapıt, mekan ve izleyici üçgeninin hiyerarşik ve belirlenmiş yapısına karşın; etkileşimin, anlam ve bağlamın bizzat mekan ve izleyicinin aktivasyonu üzerinden gerçekleştiği bir Kamusal Alan tarifi, bugün, hem sanatçıların hem küratörlerin hem de sanat kuramcılarının odaklandığı bir güncel sanat sorunsalı olarak karşımıza çıkıyor.
Peki bu Kamusal Alan’ın sınırları nedir? Bir üretim alanı olarak Kamusal Alan’ı, müze ve galerilerin ötesinde çatışmanın, istikrarsızlığın, bölünme ve çoğalmanın demokratikleşme bağlamında ilişkiselliğin zeminini oluşturan, Bourdieu ve Haacke’nin ‘savaş meydanı’ olarak nitelendirdiği ve bu terimi diğer tüm pratiklerle ilişki kuran çok-geçişli bir alan olarak tarif edebiliriz. Bu alan, bünyesinde tüm alternatif kaynakları, sokak kültürünü, yayıncılığı, televizyonu ve bu bağlamda kendi mecrası içinde yeniden anlam kazanan tüm disiplinlerarası yapıları barındıran çokdisiplinli bir oluşuma işaret etmektedir.
Video sanatının bugün her ne kadar popüler ve kaçınılmaz biçimde alınıp satılabilir bir mediuma dönüştüğünü kabul etsek de, burjuva davranışının üretim sistematiğinin ve sonrasında avangard sanatın temsil değerlerinin ötesinde, 90’ların ‘çağdaş sanat’ının sıklıkla kullandığı bir medium olarak video, bugün kamusal alan bağlamında yeni öneriler geliştirebilecek bir ara-yüz niteliğinde. Video sanatının bugünün tüketim ve piyasa kültürü içinde nasıl alternatif bir dil oluşturabileceğine dair problematik, bakışımızı kamusal alana kaydırarak yeni Videoist gösteriminin çıkış noktasını oluşturuyor.
İzleyiciyi bir seyirci olmanın ötesinde dikizleyen, tanıklık eden, olay’a dahil edilen bir katılımcı olarak dönüştüren, kimliği kasten belirsiz kılınmaya müsait bir yapı olarak video, kültür endüstrisinin özneleri tüketiciye dönüştürdüğü yapıya alternatif bir alan olarak yeniden kurgulanabilir mi?
Yalnızca bir toplu gösterim ve genel üretim konjöktörüne spot yakmaktan öte, tıpkı Unplugged sergisinde olduğu gibi hem köktenci bir bakışla video sanatının yapıtaşlarını analiz eden hem de bir önerme olarak video sanatını bir sorunlar ağı olarak yeniden öneren Videoist, Kamusal Alan’ı bir sergi/gösterim başlığı olarak değil mikrotopik bir araştırma alanı olarak ele alıyor. Diğer bir deyişle çerçeveyi daraltıyor ve ekran, kadraj, kadraj-dışı kavramlarını ve bu kavramların uzamsal bağlamıyla Kamusal Alan’ın izleyiciyle kurduğu ilişkisel bağlam arasında bir kesişim alanı oluşturmayı hedefliyor.
Öncelikle sinematografik bir unsur olarak kadraj ve ekran disiplinlerarası bir medium olarak video sanatı açısından dönüştürülmeye açık kavramlar olarak karşımıza çıkıyor. Bazin’in deyimiyle; ekran, sınırları görüntünün çerçevesi değil gerçekliğin bir bölümünü gösteren bir alandır ve çerçevenin merkezciliğine karşın ekran merkezkaçtır. Kadrajın/çerçevenin belli sınırları gösteren bir alan olduğunu düşünürsek, ekranın kapsadığı alanı da kadrajın içinde olan ve dışında devam eden çok daha geniş perspektifli bir gerçekliğin/varoluşun temsili olarak düşünebiliriz.
Ekran dahilinde ve dışında yeralan bu hayalet alanın her ne kadar sinematografik bir alan olduğunu düşünsek de, bu alanı fotoğraf ya da resim sanatında da görmemiz mümkündür, tıpkı Velazquez’in Las Meninas’ındaki kadraj-dışı durumun ekran-dışı duruma tekabül ediyor oluşu gibi. Kadraj ve temsilin sönüşü (fading) olarak hayalet bir bakışa referans veren dekadraj, bakış yönünün kayması ile varolan muallak bir alan olmanın dışında saklı olana, görünmeyene dair gizil bir alandır. Bu alanı kavramsallaştırmak; Deleuze’cu bir bakışla görüş açısının radikal tuhaflığı ve çerçevelemenin hem grafik hem de anlam olarak sapması Kamusal Alan’a dair pratikleri görüş alanı içinde ve ötesinde yeniden okumamızı zorunlu kılmaktadır. Dekadrajın çoğaltıcı, yeni düzenlemeler üretici yapısı ile Kamusal Alanın kapsama alanı ve pratiklerinin sunduğu sonsuz olanaklar arasındaki ilişkisel yapı Videoist’in bu yeni gösteriminde mercek altına yatırılıyor.
Çağrı Saray, 2010
(bnz: Pascal Bonitzer, Kör Alan ve Dekadrajlar)

Kategori

Kategori