Konuşma çizgisi mi, tırnak mı?

Enis Batur "Kitap Evi" adlı romanıyla yine şaşırtıcı ve kendine has bir anlatıya imza atıyor. Çalışkan yazar Enis Batur, merkezine kitabı-yazmayı-okumayı yerleştirdiği bir sarmalın içinde döndürüyor okurunu.


Kitaptan ayrıca söz etmek gerek. Ama merak edip okumak isteyenler için Sel Yayınları etiketiyle raflara çıktığını hatırlatayım.

Batur, kitabının diyaloglarında, bir bölümde konuşma çizgisini kullanıyor. Ama genel olarak konuşmalar tırnak içinde. Bunu görünce aklıma geçenlerde kitap okurluğuna ve imla hassasiyetine güvendiğim birinin, bir metinle ilgili olarak "Konuşma çizgisi çok eski bir uygulama, bunu artık kullanmayalım," dediği geldi. Üstelik bunu, bir bilgi ve uyulması gereken bir hassasiyet gibi vurguladı. Bu vurgu olmasaydı konunun üstünde durmazdım. Ayrıca Enis Batur'un romanı da duruma ilgimi artırdı.

Gerçekten de konuşma çizgisi artık kullanılmaması gereken bir "eski"lik mi? Eğer böyle bir durum varsa, bu bilginin kaynağı neresi ve kesinliğini bize ne anlatıyor? Yazınsal alandaki doğru-yanlış çizgisini kimler çiziyor? Farklı kullanımlar zenginlik mi yoksa karmaşa mı?

Aklımdaki sorular bunlar. Açıkçası internet araştırmalarımda bu konuyla ilgili bir bilgiye Türkçe ya da İngilizce bir kaynakta rastlamadım. Bir editörle konuştum, ikisinin de kullanılabileceğini söyledi. Bir yazar arkadaşım, konuşma çizgisini kullanmadığını ama tasvirsiz-uzun diyaloglarda gerilimi artıran bir unsur olarak sevdiğini söyledi. Ben diyalogları tırnak içinde aktaran bir yazarım ama aksi bir kullanım -hatta bu ikisinin dışında herhangi bir kullanım- beni rahatsız etmeyeceği gibi, zenginleştiriyor. Farklı görüşler vardır elbette.

Anlayacağınız benim merakım şu: Konuşma çizgisi kullanılmayacak mı? Kullanılmayacaksa kim, hangi nedenle yasakladı? Neyin, nasıl yazılacağına kimler karar veriyor?

Bilen varsa, dinlemeye ve öğrenmeye hazırım.


EmoticonEmoticon